Wednesday, June 23, 2010

gerçek

gerçek diye bir şey yoksa eğer bu sahte gülümsemeler niye?
yok eğer varsa bir şey gerçek diye, bu sahte gülümsemeler niye?

tartısız yer çekimsiz yalnızlıklar sarıyor dünyanın etrafını petrol ve sıcak,
tartışmasız dedesi taş yontanın petrolle beslenen torunu kıyameti koparacak...

saçma mi? evet belki.
ama üzülmeye değer.

Thursday, June 17, 2010

Olsaydım..



bir kar tanesi olsaydım,

bulutlardan kendimi aşağı bırakıp…


ve hiç açmadan paraşütümü…

yavaş yavaş

hiç düşmeden,

hiç düşünmeden,

“gözlerimi mi açsam paraşütü mü?”

sen benden habersiz,

ben senden…

ah!

yolda giderken,

eline düşüverseydim,

şimdi olduğu gibi yine erirdim;

yine…

sen benden habersiz,

yine senin ellerinde…

yine ah!

düşsem keşke!

kurşun! ah!

bir kalem olsaydım…

kurşun! sana diyorum… ya da…

kurşun bir kalem olsaydım..

tanıdık acının, önünde kör ölümün, kömürün ne olduğundan bihaber;

ah belki!

belki hepsine aşikar, hepsinden sinsice haberli…

hem kurşun

hem kör

hem kalem;

belki.

hep seni yazayım isterdim;

seni çağırayım aynamda.

kalemimdeki son kör kurşun tükenene kadar…

zaten

kurşun,

bir kereciğine kalem olsa,

ancak senin ettiğin kadar acı eder…


bir böcek olsaydım

mutfak tezgâhı meskenim; işte hak ettiğim yer!

ordayım! burdayım!

gel.

bas üstüme ez’beni

kopar kafamı pis terlikle

umurumda değil şimdi;

ölmek!

az önce dudağına değen kaşığın üstündeyim(10 şubat 2006)

gülümse.





foto: devianart

Monday, June 14, 2010

fakir ülkenin fakir insanları

Bana bu konuda laf düşer mi?
Buyur abi içtihat açık? OK o zaman,
Bir çift laf edeyim bana ve halkıma dair...

Olmak istediğimiz yerdeki insanların eleştirilmekten korkmamaları bunları sayın @Sinyor gibi ağırbaşlılıkla istop ederek kendilerine yakışacak cevaplar vermeleri emin olunsun ki en güzellerin de güzeldir bu hayattaki her şey içinde. Bu cümleyi özne, yüklem ve alev şeklinde de kurabilir hatta dolaysız tümleçlere de gark eyleyebilir idim. Ama te buraya kadar gelmişim bir daha kim baştan yazacak şimdi. Okuyun geçin. Ya da sadece geçin..

Ama ben ki eskiden, henüz tozlar çamura dönmemişken yani, ruhların değerli olduğuna inanıp olan bitene sanki başıma gelmiş gibi üzülen ama kan damarlarımızı birbirine bağlayan Turkcell’in havalanandaki tavukla konuşan adamla çektiği reklamı gördükten sonra her ruhun bir değerini olduğunu anlayıp sadece kızan basit bir yaşam formuna dönüşme kararı aldım. Yaşa var ol evrim.

Neden bizim emeklimizin bu ülkede ve -ki sanırım eğer general rütbesiyle emekli olamadılarsa eğer- dünyanın diğer ülkelerindeki emekliler gibi yaşayamadığına dair milyonlarca şey söylenebilir. Evet yapılabilir bu. Ama dediğim gibi uyumadan önce aynaya bakıp tatlı rüyalar dilediğimiz zamanlar geçti. Kalabalıklar çözüm istiyor. “E ama burası miting meydanı değil, ben de konuşmacı değilim!” bahanelerine, bunu buraya yazıyorsan bir söyleyeceğin olmalı maddesi gereğince bir süre kapalıyız.
İnsanın ölüsü canlısından daha çok para ediyor. Şerbet diye masum kanı içtiğimiz acı kapitalizm adana şalgam'nın tahtını sallıyor. Zaman başka zaman. Duygusal olmak, keşke bizim emeklilerimizde şu güzel yaz aylarında enselerinde ısladıkları ter bezleri, yazlık bahçelerinde çapaya dursalar kolasına adam öldürülen bu büyük köyde geçer akçe sayılmıyor. Bu dediklerim daha önce milyonXzibilyon kere söylenmişlerin sadece bir kaç harf değiştirilerek tekrar edilmiş kötü bir taklidi. Mazur görün kelamsızlığımı. Yazan ne ki çıkan ne olsun de mi?

Balkon meselesine gelince. Severim balkonları. Herkes sever. Evin gezegenin maviliğine açılan kapısı. Sanırım bu yüzden yani herkes balkonları çok sevdiği için balkonunuza bir şey yaptırmak mesela duvarlarına dolap, ya da ne bileyim yere yeniden parke (oha parke ne ya) ya da şöyle etraflıca bir badana boya... İlerdeki emekliliğinin... ve çocuklarının mürüvveti, mutlulukları, istikbalini ve yaşlılığında oturacağı küçük evin bahçesinde koşan torunlarını hayal eden usta, metrekarelerden bahsederken “Dolar,” diye başlayıp, "Eğer" diyor, "şu gider borularını Amerikan malı değil de, yerli alırsak daha ucuza gelir ama,(bu amalar öldürüyor beni-bunu be dedim) ithal daha iyi, otuz beş dolar!" (Bunu da usta)

Oldu mu tamirci amca? Benim evi yapıcan diye hayaldeki o güzel evi darmadağın ettin bak. Nerde yaşıyorsun sen? Adı ne memleketin? Kim gülümsüyor bakkaldan aldığın peynirin karşılığı verdiğin parlak kağıdın üstünde? Yeşil bir renk bu kadar mı çekici? Ellerimiz kesilmiş dur bakalım diyen yok. Varsa yoksa, odus lordo seklarum!! Azrail'in can dağıttığı görülmemiştir dayı. Bırak kendi fakirliğimize üzülelim, başkasının zenginliğine kahrolacağımıza.

Durup bakmamız gereken yer düşünülecek şeylerin şey olmaktan çıkıp birer bene dönüştüğü yerlerdir. Çözüm üretmeliyiz. Mesela @Karluk’un spor dünyasındaki boşluğu görüp yaptığı gibi, bilineni ele almalı. Daha iyisini yaratmak için affedersiniz ama Levi’s 501’imiz esneyene kadar çabalamalıyız. Yoksa bu hiç olmamış, getirin çabuk yenisini demek, birazdan gelecek soruyu hep bir sonrakine ertelemekten bir adım öteye gidememek.

Son bir şey: Hangi parti üyesi olduğunuzu bilmiyorum. Ki bu beni zerre kadar ilgilendirmez. Sistemin içinde olmak yeter.

Ne milliyetçiliği severim ne ırkçılığı. Nefret? Ederim. Yapılabilinir mi? Ben kim oluyorum ki durdurayım. Elbette! Ama köşede durması gereken şu bilgi aklın tozları arasından arada silkelenip bakılmalı: Zehri miktar belirler.

Zenonla öğrencisi konuşuyorlarmış. O ne derse öğrencisi tasdik ediyormuş. Zenonda, “Bir kere de itiraz et de iki kişi olduğumuz anlaşılsın.” demiş.

Bir abimizin dediği gibi başkalarının derdine yanmak bu ülkede hep cezalandırıldı. Aman ben onlardan olmayayım. İsterim ki yazım sadece konuya farklı bir bakış acısından bakmanıza meyl olsun. Yoksa ne haddime yol göstermek! Mabadını yıkmayı bilmediğimle aşık atmam. O yüzden elim boş yüzüm kara en iyisi ben size kalkıp bir oynayayım...

:teytey:

Baki selamlar.

Sunday, June 13, 2010

Yalan dolan

Yalan söylemekten ve duymaktan nefret ediyorum. Yalan söylüyor muyum? Evet, bazen hala. Lanet olsun Jo. Ama doğruyu söyleyince içimde bir yokuştan hızla inen arabanın arka koltuğundaki çocuğun karnındaki hissin aynısından oluyor. Bi de yalanın takibi zor amuna koyim. Söylemeyi marifet sandığımdan beri akil küpüne döndüm. Hikâye falan da yazmiycam. Sgerim ya! İyice kepazeye bağladık.