Bu seni bıraktığım son
ağustos ayı.
Bu hayatımdaki en susuz yaz.
İçimde mevsim bilmeyen
kanatsız bir ayaz.
İçimde acı,
içimde içimi acıtan seni
unutmak.
İçimde acıya
ve seni unutmaya dair
yıkılmak bilmeyen müebbet
bir inşaat.
Belki bir ihtimal olurdu
geri alabilseydim içimdeki
çocuğu
gittiği son saklambaç
oyunundan.
Ama mümkün değil
bir harften bir kitap
yaratmak
ne de benden bir adam.
Gidiyorum.
İçimde ilk defa
pişmanlıklarım,
pişmanlıklarımın mağarasını
koyulaştırmaya gidiyorum.
Gidiyorsun.
Son kez.
Sen de,
benden kalan iki kırık
hatıran
başkasının olmaya.
İkimiz birden,
ceplerimizde küskün birer
heves
koşa koşa kaybolmanın dehşet
karanlığında...
Bir gözyaşı kadar değeri
olmayan bu yazık hayata daha iyi tutunmak adına.
Yazık.
Ait olmak kurnazca ve dingin.
Vazgeçmek ihanetin yüzündeki
lanetli gülümseme.
Kaybetmekse normal.
Vazgeçmekten korkmak da
elbet!
Ama sen,
omzunda –haklı olarak-
uyumak için bir baş arayan kadın.
Ne olur hiç korkma!
Sen ilk adımını atıp eşiğini
aştığın o evden.
Korkma...
Bir daha asla geçmeyecek
saklambaç düşkünü o çocuk sizin semtten.
yazar: eksik günlük
No comments:
Post a Comment