Tuesday, July 28, 2009
PAUL LAFARGUE - TEMBELLIK HAKKI ndan notlar.
• Bos zaman, T.S. Eliot'a göre "kültürün temelini" oluşturur.
• "Halkın, ekmeğini kazanmak için harcadığı zamandan baska zamanı yoksa yazık. Ekmeğini sevinçle yiyebilmesi için de zamanı olması gerek. Yoksa uzun süre kazanamaz olur ekmeğini.
• Ekonomi uzmanları da, isçilere "toplumsal zenginliği artırmak için çalısın!" deyip duruyorlar hep. Ama bir başka ekonomist, Destur de Tracy, onlara söyle yanıt veriyor: "Yoksul uluslarda haklin rahatı yerindedir. Zengin uluslardaysa, halk, genellikle yoksuldur."
• Sizin iplikçi, dokumacı kadın isçileriniz, bir Yahudi'nin gözünü yaşartacak denli yamalı pamuk giysileri içinde soğuktan titreşiyorlar. Sütdişlerini döktüklerinden beri, kendilerini sizin servetinize adadılar.
• Ama üretici, daha iyi atlayabilmek için geri çekilmiştir.
• İsçi sınıf, her şeyi basite indiren o iyi niyetiyle özünü körü körüne asılamalara ve doğal taşkınlığıyla gözü kapalı kendini çalışmaya ve perhize kaptırdığı için, kapitalist sınıf, kendini tembelliğe, zoraki zevke, verimsizliğe ve aşırı tüketiciliğe vurmuştur.
• Üretici sınıfın kendini adadığı perhiz rejimi, ha babam ha ürettiği ürünler, kentsoyluları aşırı ölçüde tüketmek zorunda bırakıyor.
• İsçilerin, kendilerini öldürürcesine çalışma ve yokluk içinde sürünerek yasama gibi çılgınlığı karsısında, kapitalizmin büyük üretim sorunu üretici bulmak ve onların gücünü iki katına çıkarmak değil, tüketici bulmak, isteklerini kamçılamak ve onlarda sahte gereksinimler yaratmaktır artik.
YENI MÜZIGE YENI SES
Eğer çalışma saatlerini azaltarak toplumsal üretime yeni makine güçleri kazandırılıyorsa, isçileri, ürettikleri malları tüketmeye zorlayarak büyük bir is ordusu kazanılmış olur. O zaman, evrensel tüketimci görevinden kurtulmuş olan kentsoylu sınıfı, tüketmede ve savurganlıkta kendisine yardımcı olmaları amacıyla, yararlı uğraşlarından koparıp aldığı asker, yargıç, berber, pezevenk vb. güruhunu bir an önce basından atmaya çalışacaktır. İşte o zaman, is piyasası dolup taşacak ve çalışmayı yasaklayan demir gibi sert bir yasa koymak gerekecek: tahta bitlerinden daha kalabalık, üretmeyen isçi yığınına is bulmak olanaksızlaşacak. Bunlardan sonra da anlamsız ve pahalıya mal olan gereksinim ve zevklerini karşılamakta olan kişileri düşünmek gerek. Artik, sırmalar takınacak uşaklar ve generaller, dantellere boğulacak evli ve bekâr orospular, delik açan toplar, yapılacak saraylar olmayınca, o zaman, sırma, dantel, ütü ve inşaat islerinde çalışan kadın-erkek isçileri, sağlıklarını kazandırmak ve soylarını geliştirmek için, sert yasalarla kürek sporları, dans ve bale figürleri yapmaya zorlamak gerekecek. Olduğu yerde tüketilmeyen Avrupa ürünleri çöpe atılmayacağına göre, gemicilerin, küçük tekne sahiplerinin, kamyoncuların oturup derin düşünmeleri gerek. O zaman, çok mutlu Polinezyalilar, uygarlaşmış Venüs'ün tekmelerinden ve Avrupa’nın ahlak hocalarından korkmaksızın, sere serpe sevişmeye bırakabileceklerdir kendilerini.
Yüzü killi, kafası dazlak, yıpranmış, eti pörsümüş, sis ve solgun, gözleri fersiz, uykulu ve esneyeduran koskoca bir dişi olan Fransa, boylu boyunca kadife bir kanepeye uzanmış. Ayaklarının ucunda, maymun maskeli, koskoca demir bir gövde, acili ve yürek paralayıcı çığlıkları dünyayı tutan erkek, kadın ve çocukları habere yutmakta, robotçasına. Sansar burunlu, sırtlan gövdeli ve canavar pençeli banka, yüzer meteliklerini kasla göz arasında çalmakta ceplerinden. Bir deri bir kemik kalmış, partallar içindeki aç susuz isçi sürüleri, süngü takmış jandarmalar esliğinde kapitalist Fransa’nın ayağına taşıyorlar küme malları, şarap fıçılarını, altın ve buğday çuvallarını. Langlois, bir elinde külotu, öbüründe Proudhon'un vasiyeti, bütçe defteri dişleri arasında, ulus mallarının savunucularının basına geçip nöbet tutmaktadır sopa ve süngü zoruyla. Yükler yerli yerine konunca, isçilerini kovduruyor, kapıları sanayicilere, tüccarlara ve bankacılara açıyorlar.
Hâlâ anlamıyorlar makinenin insanlığın kurtarıcısı olduğunu; insani aşağılık ve ücretli islerden kurtaracak olan, azat eden, bos zaman ve özgürlük veren Tanrı olduğunu.
PAUL LAFARGUE - TEMBELLIK HAKKI
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment