Thursday, May 6, 2010

biz

En çok öldürmeyi seviyoruz;

gırtlaklar gibi lal bir orospuyu;

limonda maydanozu

bir de ucunda efkar yanan sigarayı;

kül tablasında.



En çok izlemeyi seviyoruz;

elimizde sigara,

inşaat hafriyatı;

depremden mi sigaradan mı?;

nasıl öleceğini bilememek korkusuyla,

belki de biz otobüsün himayesinde giderken

bizimkisiyle aynı fikirler için sokakta kavga eden

adamları,

kadınları.

Bir de azıcık sesini açarak porno;

evde kimse olmadığına kanaat getirirsek.





En çok yemeyi seviyoruz;

kolay – basit – zor – alnıter – gözüyaşlı; hamurun içine et:

Mantı,

annemin eli değmiş,

sokağın başında kapış kapış satılan böreklerden farkı.

Bir de:

dünya yuvarlak,

su saydam,

Allah büyük

ve

seni seviyorum;

üç öğün aynı yalanı.

Belki bir de ucuz, kalbimiz kadar, ve kırıksa düşlerimiz gibi;

şehriyesiz pilavı



En çok oynamayı seviyoruz;

herkesin avucunda namlu, çap ve silah

avucunda herkesin,

deli dolu,

cayır cayır,

fitil fitil alkol.

alkol kana susamış,

su rakıya

rakı, herkesin suyunda

gelinin mutluluğa

damadın siyaha soyunduğu

yoğun kına(ma)lı bir düğünde

bir de yüzümüze,

gözümüze,

sesimize,

saçımızın rengine,

yani etimize

ya da

bir şeyimize işte

bir boşluğuna denk gelip

vurulmuş düşen;

temiz,

narin,

ürkek,

saf… kız… kadın…

orasına senden başka değmemiş;

duygularıyla; tazenin.



En çok söylemeyi seviyoruz;

peynir; sigara ve rakı

çatal; peynir, sigara ve rakı kokarken

ve

çalarken bizimkisiyle aynı acıdan bahseden

(arab-ı esk)i

arabı gülmez bir şarkı

bu vesile ile biz

kahrolurken

ve sarhoşken

kendisi ve kahrolmasını istediğimiz diğer her şeyiyle;

ayık

kadının adını

ve

bu, mutlu hatıralara engel adı hatırlatan,

yani şarkının bildiğimiz tek sesi,

zardan ince bir deri

nakarat yeri



(01/10/2005)

biryerler

No comments:

Post a Comment