Sunday, February 14, 2010

Mevsim geldi giyelim yalnızlıklarımızı


Yalnızım,
Bitmiyor tuvalet kağıtlarım çabuk.
Tek başıma kuruyor ve kuruluyorum yatagima her gece.
Ağzım bana kokuyor.
Yastigim bana ıslak.
Burnumu karıştırıyorum; rahat mı rahat.
Topuk sesim yankılanıyor; oysa halılar yepisyeni..
Pastamdaki mumlar benden bana.
Dişlerime bakmak istemezseniz anlarım yaşım ölçülebilir boş şişelerden.
Az ödüyorum telefona.
Bulaşığım ve az kirli donum.
Otobüste giderken camdan dışarı bakmak işim.
Bazen sadece cama..
Her hastalanışım küçük bir katkı hazır çorba sanayiinde çalışanlara.
Kötü yemek yapıyorum diye mutfak güzel kokmuyor.
Sırtımmdaki sivilce uzak.
En sevdiğim yollar en az iki bilet.
Alçılarım çok ve imzasız.
Yeteneklerim de var; hiç dokunmadan mesela kendime acı verebiliyorum.
Bu kadar.
Ama unutmak korkunç.
Hatırlamak da.
Ben geldim diyemiyorum.
Golgem sevmiyor gece ses olsun.
Bu sene de iki dost bitirdim.
Ya benim ya onların suçu.
yoksa olmazdı kırıntılar bu kadar çokken, oda bu kadar küçük ve yatağım bu kadar kocaman...
Karıncalar ve sinekler mesela ne kadar gürültülü.
Herkes ne kadar kalabalık.
Ne kadar zamandır ben başka dili kousuyorum.
Bilmiyorum.
Yalnızım.
En iyi ihtimalle pata gidiyorum..

No comments:

Post a Comment