Monday, October 5, 2009

Yaşar Bülbül - Bir Eski Hoca


daha girdiği ikinci derse, sınıfta ne kadar adam/hanım varsa ismini ezberlemiş olarak gelmesi ve bu bilgiyi -küçük bir hata payı ile- test etmesi ile ünlü üniversite hocası.

ayrıca başlangıçta diğer hocalardan farklı "aha! lan bak bize de denk geldi görüyon mu! sıkıldığımızda dertlerimize çare olacak. yalnızca bir hoca değil aynı zamanda bir arkadaş olarak da güvenebileceğimiz bir isim" resmi çizmesi, ancak zamanla böyle olmasını hiç istemediği bu intibayı sikip atma hususunda hiç bir becerisini saklama hevesinin olmadığının anlaşılması,

4 yıl boyunca girmek zorunda olduğum ama bir kelimesini bile dinlemediğim tüm derslerinde onu gözümün önünden bir saniye bile olsun kaybetmemem gereken bir suçlu gibi izlemem ama herkesi kanırttığı bu dört sene boyunca bana ilk dersteki "isminiz?" dışında bir tek soru bile sormaması? ama derslerine girme mecburiyetimin kalkacağı bu dört yılın sonunda durumdan sıkılan ben'in yanımda oturan arkadaşıma sorduğu soruya "bana sorduğunuzu zannettimiştim" kanalından atlamam ve "sorum sana değil serdar!" cevabıyla içinde dört yıl önce öğrendiği adımı da kullanarak beni geldiğim yere geri mıhlaması,

kızın birinin ağlayarak dersten çıkmasına sebep oluşu,

değil çok zeki- ve hiç kimseden korkmayan yapısıyla kampüsün içinde bir yarı-tanrı gibi dolanışı; trende kendisine yer verildiğinde oraya oturup oturmama konusunda kendisine gelecek bir zarar olup olmayacağını düşünüp -ki korku önce gözde görünür- ciddi ciddi tereddüte düşen adam olarak akıllarda ayrıca yer etmesi...

ve..

zamanında semt olarak yakınlarımızda oturduğundan ve bana değilse bile arkadaşlarıma çok çektirdiğinden, mahallemizin aynı zamanda da yakın arkadaşlarım olan ve o an itibariyle her türlü uyuşturucu ve keyif verici sentetikleri (bkz: dalga) (bkz: bali) (bkz: tiner) büyük bir özenle tüketen ve neredeyse çocukluğumdan beri tanıdığım serserileriyle -benim okuduğum kadar onlar ceza yatmıştır- elimde biram oturup muhabbet ettiğim bir gece bu zatı muhterem yüzleri karanlıkta kalan bizlerden doğal olarak tırstığı için az önümüzden hızlı adımlarla geçtikten sonra, elemanlara bu herifin kim olduğunu, bizi okulda nasıl öttürdüğünü ve bize nasıl çektirdiğini söylememle birlikte ortamda bulunan ama o günün öncesinde tanımadığım ve kafası iyi olduğu ve muhabbetimi sevdiği için sürekli "ben seni çok sevdim be aaabiii" şeklinde takılan gençten bi elemanın tiner bezini aceleyle cebine tıkıştırıp, sırtından bir pala çıkarması -yeminlen palaydı daha sonra inceledim.. ve adı geçen zatı muhtereme elindeki palayı sallayıp koşarak saldırma girşiminde bulunması,

suça 10 metre kala palayı sallayan eli yakalamam. hırstan, bayat ex'ten, alkolden, cigaradan ve amfetaminden gözü dönmüş elmanın elindeki kılıcı nerdeyse bana vuracak olması. o ana kadar az yukarısındaki duvarın dibinde çömen guruba karışmaya ve bulaşmaya götü yemeyen sitenin güvenliklerinin hemen akabinde cengaverleşerek celallenmeleri. geride kalan grubun tamamının "hoop!" şeklinde ayağa kalkmaları... yüzüme aşina oldukları beni görmeleri. kulubelerine geri dönmeleri. az önce ense kökünden alacağı darbeyle öleceğinden habersiz zatı muhteremin adımlarını koşmaya yakın tutup arkasına hiç bakmadan yokuştan aşağıya inerek gölgelere eklenmesi...

pala'lı kardeşin koluna girmem, onu "bunu başka bir zaman söz beraber yapacağız" konusunda telkin ederek beşer bira daha alıp köşemize geri döneceğimiz yokuştan tekel'e doğru yavaşça inmemiz...

bir öğrencisi tarafından böyle hatırlanır...

yazan: S.O

fotograf: Google

No comments:

Post a Comment